reklam
reklam
DOLAR 32,5669 % 0.16
EURO 34,7256 % 0.16
STERLIN 40,2285 % 0.16
FRANG 35,6858 % 0.1
ALTIN 2.412,47 % -0,84
BITCOIN 66.363,73 0.035

Antika Dükkanı

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi :
Antika Dükkanı
reklam

Esnaf Röportajları serimizde bugün 1983 yılından beri antika eşyalara merak salmış Güner Durman’ın dükkanına konuk olduk.

Kendinizden bahseder misiniz?

Adım Güner Durman. Kırklareliliyim Koyunbaba Köyü’ndenim. Yaklaşık kırk bir yıldan beri koleksiyon merakımı vardı ama fırsat olmamıştı. 1983 yılında bu işe gönül verdim. Bu iş gönül işidir. Sadece parayla ilgili değil, koleksiyon yapmak çok büyük para diyorlar. Öyle değil, gezerekten çoğu yerlerden bir şeyler bulabilirsin. Hem memurluk yaptık hem de bu meşgaleyi idame ettirdik. Bunun en güzel örneklerini biz şeyde yaşadık.

İstanbul’da Beyazıt Üniversitesi'nin oralarda Çınaraltı’nda Sahaflar Çarşı vardı. Bu işin içinde olan eski abilerimizden bu işin eğitimini aldık. Koleksiyona parayla başladım. Ufak tefek Türkiye Cumhuriyeti paralarından biriktirdim. Ondan sonra maddi sıkıntılar artınca parayı bir kenara attık. Objelere döndük. Koleksiyon yapılacak objeler nedir? Bir ufak bardak, bir rakı şişesi, minyatür şişeler, parfüm şişesi bunlarla başladık. Sonra bunu ticarette döktük. Ticarete dökünce tabii yolumuz açıldı.

Nasıl bir eğitim aldınız?

Eğitimi akıllı arkadaşlardan abilerden aldık. Aldığımız eğitimde şunları öğrendim;

 Bir alacağın ürünü inceleyeceksin. Bu ürün mesela nedir? Murat 124’ü düşünelim. Türkiye'nin ilk arabalarından biri Anadolu'dan 124 Hacı Murat diye bir araba. Bunun kimliğini öğrenmek lazım. Neden? Almaya devam ettikçe çeşit olacak yarın öbür gün.

Bir taneyken iki tane olacak. İki taneyken üç tane olacak. Ama benim gençlere ve koleksiyonculara tek tavsiyem şudur;  Beş tane paran varsa, beş tane ürün alacağına iki tane al. Üçüncüyü alma. Niye? Aldıklarınızı inceleyin. Ne verecek sana? Geleceği var mı? Koleksiyonunuzu ona göre devam ettirin. Mesela para toplayan çocuklar bana getiriyorlar.

Ben beş taneden fazla satmam. On tane dediğim zaman hem müsrifliğe giriyor hem de on tane inceleyemez. Ama üç taneyi aldığın zaman bu paranın neresinde ne var? A harfi yamuk mu? B harfini bir şey mi var? Yirmi liralar var, onları göz önüne alalım. Eski zamanlara ait 20 TL, mesela A serisi, B serileri de vardır.

Eski Türkiye Cumhuriyeti paralarında sekiz rakam vardır. Ama paraları incelerken içlerinden birinde yedi rakam var. Hepsinde sekiz rakam olup o parada yedi rakam olması enteresanlık vardır. Ya bir hatalı basımdır veyahut da az basılmıştır. Çocukların bu detayları incelemesi gerekiyor. Sıradan bir 20 TL’yi, 10TL’ye satarken seri numaralarında farklılık olan yanlış basım veyahut az basım olan parayı on katına satabilirim. 

Para koleksiyonu yaparken nelere dikkat edilmesi gerekiyor?

Koleksiyonculuk tarihinde para koleksiyonunun hep ayrı bir yeri olmuştur. İlk başlangıçta merak olarak bu uğraşa başlayanlar ileriki zamanlarda kendisini kaptırarak değişik boyutlarda devam etmektedir. Para koleksiyonuna süregelen kimseler ilk başta amatör olarak başlamaktadır. Maddi durumlarına ve meraklarına bakılırsa bu işi ilerleterek ustalaşmış bir yaklaşımla tercih etmektedir.

Eski paralar, basılmış olduğu dönemler ile ilgili mühim bilgiler veren belgeler olarak da nitelendirilebilmektedir. Hususi amaçla bastırılan madalyonlar ve paralar bu mevzuda örnek verilebilir. Hem de siyasal amaçlarla basılan paralar da bu mevzuda örnek gösterilebilir. Koleksiyoncular için bu tür paralar son aşama önemlidir. Eğer sizler de para biriktirmek istiyorsanız ilk olarak bu mevzuları iyice öğrenmelisiniz. Para koleksiyonuna başlamadan evvel paraların değerlerinin iyi mi hesaplandığını, emisyon ve seri numarası kavramlarını ve bunların eden mühim bulunduğunu oldukça iyi öğrenmek gerekir. Kimi zaman aynı paranın seri numaraları değişik oldukları için değerleri de değişmektedir. Bu tamamen o seriden paranın ne kadar üretilip ne kadarının bulunabildiğine bağlıdır. Piyasada ne kadar azca bulunursa o para o denli fazla değerlidir. Eskimiş, yıpranmış dahi olsa o para ender ise epeyce değerlidir. Tüm bu kavramların öğrenilmesinden sonrasında sıra koleksiyon için para toplamaya gelecektir. Antikacılar, eski para koleksiyoncuları, Nümizmatik dernekleri ve web vasıtasıyla para toplamaya başlanabilir.

Topladığınız paraları muhafaza etmeniz son aşama önemlidir. Bilhassa kağıt paralar yıpranmaya karşı son aşama meyillidir. Bundan dolayı kağıt paraları saydam klasörlerde yada dosya kağıtlarında saklamalısınız. Karton kutular yada öteki kaplar hususi madeni paraları saklamak için ideal seçeneklerdir. Koleksiyonunuzu büyüttüğünüz vakit çekmece tipi gizleme alanlarına gereksinim duyacaksınız. Büyüteçler ise her koleksiyoncuda olduğu şeklinde para koleksiyonculuğunda da eğer olmazsa olmazdır. Paraların üstündeki yazıları okuma, figürleri ve sembolleri görme açısından büyüteçler büyük ehemmiyet taşırlar.

Şerif Antepli, “Haydi Çocuklar Koleksiyon Yapalım” isimli kitabında bu durumu gayet iyi özetlemiş. Antepli’ye göre, “Para koleksiyonu dünyada yapılan koleksiyon türlerinin ön sıralında yer alır.  Kağıt para koleksiyonu ve madeni para koleksiyonu olarak ilk etapta ikiye ayırmamız mümkündür.

 Türk kağıt paralarını toplamak isterseniz, mümkün olduğunca hiç veya çok az kullanılmış, ikiye katlanmamış olan kağıt paraları tercih etmelisiniz. Önceki yıllara yönelik toplamak istiyorsanız mutlaka kağıt paralarınızla ilgili çıkmış bir katalog edinmeniz gerekmektedir. Toplamalarınızı bu kataloğa göre yapmalısınız. Para albümü almanız gerekmektedir. Paralarınızı bu albümde saklamalısınız.

Madeni para toplamak istiyorsanız, Darphane Müdürlüğü her yıl kullanılmakta olan madeni paralarımızla ilgili olarak bir set çıkarmaktadır. Başlayacağınız yıl bu seti alıp da ha sonra geriye doğru gidebilirsiniz. Bunun için de yine katalog ve paraların konulacağı albüm gerekecektir. Bir de hatıra madeni paralar koleksiyonu yapılmaktadır. Örneğin Darphane Müdürlüğümüz yılın çeşitli zamanlarında önemli bir olay veya yıl dönümü nedeniyle hatıra paralar basmaktadır.

Dükkânda bulunan ürünleri nasıl topladınız?

Dükkanda bulunan ürünleri satış amaçlı değil, koleksiyon amaçlı topladım.  Daha sonradan maddi imkansızlıklar yüzünden elimizden çıkarmaya başladık. Elimizden çıkardıkça bu sefer bakıyorsun başka bir şey alıyorsun.

Ürünleri toplarken başınıza gelen hiç unutmadığınız bir anınız var mı?

Bak önemli bir olaydı. Sene 1988-90 arası oğlumla beraber Topkapı bitpazarında geziyorum.

Oğlumda çakı, çakmak meraklısıdır. Bana seslendi. “Baba, Kırklareli ile ilgili iki tane buldum. Halit Baba diye birini tanıyor musun?” dedi. Tanımaz mıyım oğlum Meslek Lisesi’nden Edebiyat öğretmenindi.” dedim. Kırklareli Endüstri Meslek Lisesi'nde benim okuduğum zamanlarda Edebiyat öğretmeni vardı, adı Halit Yardımcı’ydı.

Duyduğuma göre hala hayattaymış. Onun Trakya üzerine yazdığı, Trakya Gerçeği kitabı, aldım elime bir şaşırdım. Kitap, Kırklarelili bir kişi tarafından yazılıyor. İstanbul’a gidiyor ve bitpazarında karşıma çıkıyor.

İki kişi sohbet ediyor. Biri Diyarbakırlı biri Karslı.  Diyarbakırlı, “Benim oğlumun askerliği Kırıkkale Babaeski 33. Tümene çıktı. ”diyor.  Şimdi Kırıkkale'de Babaeski mi var? Otuz üçüncü tümen mi var? Kırklareli o zamanlarda tanınmıyor, hala da tanınmıyor. Halit Yardımcı, kitapta bu durumu açıklamış.

Son zamanlarda özellikle gençlerde antikaya ve eskiye rağbette artış var. Bu konu hakkından ne düşünüyorsunuz?

 Örnek üzerinden gidersek eski kahve fincanları çok talep görüyor. İnsanlar, Bavaria ve Sümerbank’ın fincanlarına yöneldi. Günümüzde üretilen ürünlerin çoğu elektronik ortamda yapılıyor. Ama Sümerbank’ın Kütahya Porselenin yapmış olduğu ürünlerde bulunan altın varak işlemeler el emeği. İnsanlar artık hazır ürünlere doydu. Emeğe saygı duymaya başladı. Emeğe saygı duydukça eskiye de yöneldi. Önceden çöp olarak görülen çeyiz sandıkları, muhtar çakmakları değerlendi. Muhtar Çakmak'ın hikâyesini belki duymuşsunuzdur. Köyün birine eski zamanda bir çakmak getirmişler, çakmak o kadar kıymetli ki, sağı-solu yakmaması, yanlış işlerde kullanmaması için güvenilir birine teslim etmek gerekiyormuş.

Köylüleri toplayıp bu ateş aletini kime verelim diye sormuşlar, köylüler de muhtarı salık vermiş, ihtiyaç duydukça alır, ateşimizi yakarız, demişler.

Muhtar çakmağı alınca -ateşin sahibi olarak- giderek saygınlığı artmış, etrafında dalkavuklar, yağcılar toplanmaya başlamış. Saygı arttıkça muhtarın kibri de büyümüş.

Etrafından daha çok saygı, daha çok korku beklemeye başlamış. Ateşi kendine verenin köylüler olduğunu unutmuş. Dalkavukların da tahrikleri ile ateşi baskı ve korkutmak için kullanmaya başlamış, kiminin evini, kiminin tarlasını yakmış.

Tarlalar sürülemez, evler yaşanamaz hale gelmiş. Muhtarın baskısından köylüler yavaş yavaş köyden ayrılmaya başlamışlar. Ticaret durmuş, köye gelen çerçicilerin ayağı kesilmiş, çevre köyler gelişirken muhtarın köyü giderek gerilemiş.

Muhtarın köylülerinden biri kendileri gerilerken, çevre köylerin niçin geliştiğini merak edip çevre köylerden birine gitmiş.

Oradaki zenginliği, bağı bahçeyi görünce sormuş; “Sizde çakmak yok mu?”

Köylüler; “var” demişler,

“Peki, sizin köy böyle nasıl gelişti, bağınız, bahçeniz yanmadan nasıl böyle kaldı, bizim köyde her şey tarumar oldu?”

Köylüler; “yoksa siz çakmağı bir kişiye mi verdiniz?”

“Evet, muhtara verdik.”

“Eyvah! Büyük yanlış yapmışsınız, hiç çakmak bir kişiye verilir mi?”

“Siz öyle yapmadınız mı?”

“Hayır, biz öyle yapmadık, biz çakmağı bir kişiye verdik, çakmak taşını başka bir kişiye, benzinini başkasına verdik.

Ateş yakmak için üçünün bir araya gelmesi gerekiyor. Biri yanlış bir şey yapmaya kalksa, ötekiler izin vermiyor.”

Desenize biz hepsini bir kişiye vermekle kendi kendimizi yakmışız.

Antika ve eski sizin için ne ifade ediyor?

Antikaya yönelen insanların eşiyle muhakkak problemleri vardır. Ya geçimsizdir, ya duldur, ya problemli bir eştir. Veyahut da çok zengin biridir, bilinçli yapar. Mesela bugün Sabancı bu işi parayla yapıyor. Bizim Varyemez Amcamız var, Rahmi Koç. Etrafından üç dört tane asistanı ile ayda bir kere Feriköy Pazarı'na gelir. Bir şeyin fiyatını seksen kere sorar. Türkiye onun ama alacağı ürünün fiyatı 50 TL ise bu 30 TL olmaz mı der. Ama o da haklı. Çünkü ona

Antikaya yönelmek isteyen insanlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

 Ufak ufak ebeveynlerinin kalan çeyizlerinden veyahut da ev eşyalarından başlayabilirler. Mesela bir gaz lambasından, bir muhtar çakmağından veyahut da dededen kalma delik paralar vardır kuruşlar onlardan başlayabilir.

Ama her şey antika değildir. Her şeyde koleksiyona girecek değerde değildir. Belirli sınıflar vardır. Kibrit kutusu, sigara paketleri koleksiyondur.

Bir eşyayı elinize aldığınız zaman bunu antika veya değil uzman biri olarak nasıl ayırt edebilirsiniz?

Antika değil demeyelim ona da eski ve ayrıcalığı var diyelim. His. Gönül bağı ve elde okşama. Ben Swatch saati gözlerim kapalı anlarım. Biri geldi, “Abi saatte bakar mısın?” dedi. Gözleri görmeyen kardeşlerimiz yolda nasıl yürür bende bir saati gözlerim kapalı hissederim. Swatch saatlerde kenarlardaki hassasiyet aynıdır, alt tarafında pürüz yoktur.

Altınla, gümüşü elinize aldığınız zaman nasıl ayırt edebilirsiniz bende bunu ayırt edebiliyorum.  Antikada da aynı hissi vardır.

Örneğin biri size eski bir fincan getirdi. Nasıl fiyat biçiyorsunuz?

Onlara fiyat biçerken dört çeşidi olduğunu biliyorum.  Ama vatandaşlar tek çeşidi olduğuna dair ısrar ediyorlar. Almanya’dan geldi, diyorlar.

Fincanlar aslen Amerikan ürünüdür. Diğer çeşitlerde; Meksika, Karma dediğimiz Belçika veya Almanya’dan gelenler ve günümüzde yeni üretilen Çin malları. Dışardan baktığınız zaman ayırt edemezsiniz.

Kar amacı gütmüyorum. 20 TL fazla kazanacağımı bilsem de güvenmediğim ürünü satmam.

Benim için önemli olan gönül işi yapmaktır.

Başıma bir olay geldi. Edirne'de pazara gitmeye başladım. Seksen yedi yaşında ve doksan iki yaşında iki ablamız geldi.  “Sende sarı fincan bulunur mu?” dedi. Nasıl sarı fincan dedim. “Eskiden Almanya'dan getiriyorlardı onlardan ”dedi. O anda da onlardan bir tane vardı. “Ben takım istiyorum.” dedi. Ondan sonra gittim İstanbul'a, pazarlarda geziyorum. Feriköy'de fincanları buldum.  Satıcı, 50 TL dedi, 40 TL’ye anlaştık. Aldım, paketledim. Ablalar, pazardan fincanları almaya geldi. Bulduğumu söyleyince çok sevindiler. Sarıldılar, yanaklarımdan öptüler. Fiyatını sordu, ne vereceksin dedim. 100 TL olur mu? Dedi. Yok, 60 TL dedim.

Koleksiyon yapmanın faydaları nelerdir?

Koleksiyonculuğun insana kazandırdığı şeylerin başında disiplin gelir. Koleksiyoncu olan bir kişi koleksiyonunu düzenleyip, koruma, temizleme, tasnifleme işlemlerini öğrenmiştir. Bu yüzden yaşamındaki diğer işlerde de aynı şeyleri doğal olarak yapar. Bunu yaparken kendisi de farkında olmaz.

Bir başka konu, ilgilendiği konunun derinliğine iner. Örneğin; madeni para ile uğraşıyor ise metallerin renklerini, nasıl temizleneceklerini, sesini, nasıl okside olduğunu, alaşımların dayanıklılığını vb. öğrenir. Yeri geldiğinde bu bilgileri uygular ya da çevresine öneride bulunabilir.

Başka bir yönü bilgi edinmesidir. Zaten insanlar sürekli bilgi edinme uğraşı içindedirler. Koleksiyonculuk bu işi kategorize eder. Yani yön verir. Para ya da pulların üzerindeki çeşitli verileri değerlendirebilmek için bilgili olmak gerekir. Ne gibi? Paranın üzerindeki bir devlet ismini bilmek zorundasınız ki, o devletin paralarının yanına yerleştirin. Pulun üzerindeki kişinin kim olduğunu merak edersiniz, ansiklopediden bakınca o kişinin o devletin kurucusu olduğunu öğrenirsiniz. Bir paranın üzerinde arma vardır, bayrağı vardır. Siz bunu koleksiyonculuktan dolayı bilirsiniz. Boğazdan geçen bir geminin arka direğindeki bayrağı görünce hangi devlete ait olduğunu hemen anlarsınız. Çevrenizde birçok kişi bunu bilemez. Bunun örnekleri çoğaltılabilir. Bir başka konu insanlarla iletişim konusu olmasıdır. Koleksiyonculuk sayesinde Türk ya da yabancı birçok kişi ile iletişim kurulabilir. Dünyada herkesin bu konuyla ilgilenme yapısı vardır. Yani insanlar yaratılışlarında koleksiyonun gerektirdiği özelliklere çok değişik oranlarda da olsa sahiptirler. Ayrıca sizin genel bilgileriniz ile de iletişim derinleşir.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İnsanlar kültür varlıklarına karşı gelmesinler. Kültür varlıklarının kıymetini bilsinler. Antikacılık aslında ticaret değildir. Çok büyük, nadir parçalar ticarettir. Mesela Kömür ütüsü, altmış yaşın üzerinde bütün bayanların dikkatini çeker. Köstekli saat, Devlet Demiryolları'nda çalışmış ebeveynleri olanların dikkatini çeker.

Haber/Kaynak: Sınırkent