reklam
reklam
DOLAR 32,5999 % 0.34
EURO 34,8211 % 0.18
STERLIN 40,4534 % -0.43
FRANG 35,8280 % 0.59
ALTIN 2.508,34 % 0,96
BITCOIN 2.117.785 2.358

Beslenme ve Diyetetik Bölümü Yemin Töreni Düzenlendi

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi :
Beslenme ve Diyetetik Bölümü Yemin Töreni Düzenlendi
reklam

Kırklareli Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü 2017-2018 eğitim öğretim yılı mezunlarının yemin töreni, Sağlık Yüksekokulu Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

Törene Sağlık Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Serpil AKÖZCAN, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okumasıyla başlayan tören, dereceye giren öğrencilere başarı belgeleri verilmesi ile devam etti.

Törende konuşan Sağlık Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Serpil AKÖZCAN, öğrencilerin başarılarından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Meslek hayatınızda sizlerin bizi çok iyi temsil edeceğine canı gönülden inanıyorum. Hepinizin yolu, bahtı açık olsun” dedi.

Beslenme ve diyetetik eğitiminin önemine vurgu yapan Aközcan konuşmasının devamında “Beslenme ve diyetetik; besinlerin içerdiği makro ve mikro besin ögeleri yanında biyoaktif tüm maddelerin yapılarını, onların vücutta sindirim, emilim ve metabolik süreçlerini, bu ögelerin yetmezliğinde ortaya çıkan hastalık durumlarını, enfeksiyon ve dejeneratif hastalıklar başta olmak üzere oluşumlarında ve tedavilerinde beslenmenin önemli olduğu pek çok hastalıkta uygulanması gereken diyet programlarının esaslarını, bebeğin anne karnından itibaren, bebeklik, çocukluk, ergenlik dönemlerinde yaşanan beslenme sorunlarını ve izlenmesi gereken beslenme programlarını, sağlık kurumları ve okullar başta olmak üzere toplu beslenme yapılan kurumlarda yiyecek içecek servisinin ekonomik, hijyenik ve hizmet alan kişilerin yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmelerini sağlamak üzere sistematik olarak yapılması gerekenleri, toplumun beslenme sorunlarının belirlenmesi ve toplumun beslenme yönünden bilinçlendirilmesi gibi pek çok konuyu irdeleyen ve araştıran bilim alanlarıdır. İnsan sağlığının korunmasında beslenmenin önemi ilk çağlardan beri bilinen bir olgudur. M.Ö. 2500 yıllarında Babil’de bulunan taş tabletlerde hastalıklarda beslenmede yapılacak uygulamalara ilişkin bilgiler bulunmaktadır. M.Ö. 1600 -1500 tarihlerini yansıtan bilgilerin yer aldığı Edvin Smith ve Ebers Papiruslarında sağlık için bitki ya da hayvan organlarından elde edilen yaklaşık 600 tarifin yer aldığı bildirilmektedir. Bu tarifelerde sıklıkla kullanılan ürünler; kekik, ceviz yaprağı ve yağı, zeytin yaprağı ve yağı, sarımsak, hardal, susam yağı, nane, yosun, defne yaprağı, üzüm, sirke, bal, karaciğer, beyin, kemik suyu gibi bitkisel ve hayvansal kaynaklı ürünlerdir. M.Ö. 460-377 yıllarında yaşayan ve tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat, hastaların tedavisinde istirahat yanında beslenmede yapılacak düzenlemelerin ne kadar önemli olduğunu “Besinle tedavi edebileceğiniz hallerde ilaç tavsiye etmeyiniz” sözüyle açıklamıştır. Hipokrat’ın tedavide besin karışımları denediğini ve ilk önemli karışımının bal, sirke ve karabiber olduğu bilinmektedir. Bu uygulamalar, besinlerin içindeki etken maddelerin izolasyonuna kadar sürmüş, daha sonra kimya ve biyokimya alanında yaşanan gelişmelere paralel olarak pek çok hastalığın gelişiminde ve tedavinin etkinliğinde diyetin önemli rolü olduğu pek çok araştırma ile kanıtlanmıştır. Ancak hastaya uygun diyetler 20. yüzyıl sonuna kadar doktor tarafından belirlenmiş ve diyet hemşireleri aracılığı ile hastaya ulaştırılmaya çalışılmıştır. Doktor ve hemşirelerin hastanın tedavi sürecinde işlerinin yoğunluğu, diyetin doktor ve hemşire dışında başka bir sağlık personeli tarafından kontrole alınması zorunluluğunu doğurduğundan konu ilk kez 1870’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde gündeme getirilmiştir. Amerikan Tıp Derneği 1877 yılında kendisine bağlı bir Diyetetik Komitesi oluşturmuş ve komitenin başına o sıralar bir yemek öğretmeni olarak görev yapan fakat tarifeleri daima besinlerin sağlıkla ilişkilerini göz önüne alarak hazırlatmasıyla ünlü Sarah Tyson Rorer’i getirmişlerdir. Mrs. Rorer aynı yıl Diyetetik Gazete adı ile bir yayına başlamış, gazete çok ilgi görmüş ve kendisine her gün yüzlerce; “su şişmanlatır mı”, “sıcaklarda et mi, sebze mi yemeli” gibi sorularla dolu mektuplar gelmeye başlamıştır. 1880’de 3 doktor Mrs Rorer’a kurumlarında bir diyet mutfağı açmasını önermişler ve o tarihten sonra hastanelerde diyet mutfağı yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu gelişmelerden sonra diyet alanında çalışacak kişi gereksinimi ağırlık kazanmış ve 1899 yılında diyetisyen unvanıyla yeni bir meslek tanımı yapılmıştır. Beslenme alanındaki gelişmeler bu tarihten sonra hız kazanmış ve diyetisyen tanımının yapılmasından 6 yıl sonra (1904) vitaminler kimyasal olarak tanımlanabilmiştir. Daha sonra besinlerin bileşimleri ve besin ögelerinin vücuttaki fonksiyonları üzerine çalışmalar yoğunlaştırılmıştır.”dedi.

Konuşmasının devamında Sağlık Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Serpil AKÖZCAN “Bu durum, tıpta tedaviden çok korunmanın önemli olduğu konusundaki görüşlere ağırlık kazandırmaya başlamış ve koruyucu hekimlik daha da önemli olmuştur. Bu durumda diyetetik alanı daha fazla ilgi çekmeye başlamış ve sadece hastalıkta nasıl bir diyet uygulanacağı değil, sağlığın korunması için neler yenilmesi gerektiği üzerinde de çalışmalar yapılmaya ve rehberler oluşturulmaya başlanmıştır. Bu arada tıp fakültelerinde beslenme dersleri de müfredatta yer almaya başlamıştır. Amerika’da tıp fakültelerinde bu dersi ilk açan yer John Hopkins Üniversitesidir. 1903’de üniversite bünyesinde 3 aylık diyetetik kursları yapılmaya başlanmıştır. Bu kurslara kabul edilmek için temel bilimlerin birinden mezun olmak ve 25 yaşın üzerinde olmak koşulu getirilmiştir. Bu kurslardan geçenlere diyetisyen denmeye başlanmıştır. Diyetisyenlerin o tarihlerde bir örgütleri yoktur, fakat 1909 yılında kurulan Ev Ekonomistleri Derneğine üye olarak iletişimlerini sağlamaya çalışmışlardır. Bu tarihlerden sonra yaşanan Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de 2 milyon 500 bin erkek askere alınmak için sağlık kontrolünden geçirilirken bunların % 41’inde beslenme bozukluğu olduğu saptanmış ve askere alınmaları uygun görülmemiştir. 1917’de ABD’nin savaşa girmesiyle besinleri satın alma, saklama ve servisinde dikkat edilecek noktaları öğretecek, askerlerin besin ihtiyaçlarını ve yemeleri gerekli miktarı tayin edecek, hasta ve yaralıların beslenmesini planlayacak kişi ihtiyacı ortaya çıkınca orduya diyetetik formasyonu olan 356 kişi alınmıştır. O yıl Ev Ekonomistleri Derneği savaş nedeniyle yıllık toplantılarını iptal edince Lenna Cooper ve Lulu Graves isimli iki diyetisyen “şimdi diyetisyenlerin bilgilendirilmeye daha çok ihtiyaçları var” diyerek tüm diyetisyenleri davet ettikleri bir konferans düzenlemişlerdir. Bu konferansa 98 kişi katılmış ve toplantıda alınan Diyetisyenler Derneği kurulması kararı ile 1917’de Amerikan Diyetetik Derneği (ADA) adı ile dünyada ilk olan diyetisyenler derneğini kurmuşlardır. ADA, ilk toplantısını 1918 yılında yapmış ve o yıl ihtiyaç nedeniyle diyetetik hizmetlerini 4 alana ayırmışlardır. Diyetisyenlik mesleğindeki gelişmeye paralel olarak diyetisyenlerin çalışma alanları da oldukça fazlalaşmıştır. Filipinli meslektaşımız Orbeta’nın söylediği gibi “Nerede besin varsa orada diyetisyen için bir altın kâse vardır” Beslenme alanındaki gelişmelere bağlı olarak diyetisyen eğitimi almayan kişiler kendilerini Nutritionist olarak adlandırmaya başlamışlardır. Çalışma alanları diyetisyenlerin çalışma alanları ile zaman zaman çakıştığı için, diyetisyenler çalışma alanlarına bağlı olarak kendilerini diyetisyen ya da diyetisyen/nutritionist olarak tanımlayabilmektedirler. Ancak nutritionist olduğunu ileri süren kişi, kendisini diyetisyen olarak tanımlayamamaktadır. Bu durumu AND şu sözlerle anlatmaktadır: Tüm kayıtlı diyetisyenler nütrisyonisttir ancak tüm nütrisyonistler kayıtlı diyetisyen değildir”. Bu nedenle pek çok görev alanında kullanılan unvan, hem diyetisyen hem de nütrisyonist olarak ifade edilebilmektedir. Tablo 1’de diyetisyenlerin Amerika’da görev alabileceği alanlar ve kullanılan unvanlar gösterilmiştir. İkinci sütunda unvanların Türkiye’de kullanılan karşılıkları gösterilmiştir. Kullanılan bu unvanlar için özel sertifika gerekmemekte ancak bu konularda hem Amerika’da hem de Türkiye’de sıklıkla sertifika veren çalıştaylar ya da kurslar düzenlenmektedir” dedi.              Tören, öğrencilerin mezuniyet andını okumasının ardından hatıra fotoğrafı çekilmesi ile sona erdi.

 

Haber/Kaynak: Sınırkent