İki yılı aşkın süredir tüm dünyada insanların kâbusu olan salgın hastalık, hızla etkisini sürdürerek devam ediyor.
İnsanlık şaşkın, hayat dengesiz, ekonomi ise çıkmazda.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen hastalıktan uzak yaşamak arzusunda olan vatandaşlar ise sade bir hayatla baş başa kalabilmek için çözüm yolları arıyor.
İmkanı olanlar doğaya kaçıp yeni yerleşkeler kuruyor, olmayanlar da dikkatle yaşanılması gereken yöntemi uyguluyor.
Son iki yılda Kırklareli’de tarlasında yaşayan yüzlerce belki de binlerce vatandaş, bağ evleri yapıp yaşamlarını orada sürdürmeye başladı.
Kırklareli’nin coğrafi yapısı ve doğası sağlıklı yaşama çok elverişli.
Salgın nedeniyle de çok göç olan Kırklareli, elbette ki ekonomik yönden de hareketlendi.
Kısacası Kırklareli nüfusunda da hatırı sayılır nüfus artışı yaşandı.
Peki bağ evlerinde yaşam nasıl sürüyor?
Biliyoruz ki ne kadar sakin bir ortamda yaşanılmaya çalışılsa da şehirlerle bağlantı kesilemiyor.
Ekmek, su, yemek ve birçok gıda ürünleri için yine şehrin yolunu tutuyoruz.
Sosyal mesafeye dikkat ederek gidip geldiğimiz yollarımızda daha dikkatli olmaya çalışıyoruz.
Bağ evlerinin en çok özlem duyulan tarafı yanan soba üstünde kaynayan çay ve zaman zaman pişirdiğimiz eğlencelik kestane kavurmasıdır.
Bu bağ evlerinin ev içi dünyasında yaşananlardır.
Bir de doğa tarafı vardır. Yani bahçe hayatı.
Bağ evi sahipleri genellikle ihtiyaçlarına göre sebze meyvelerini ekerler.
Onların bakımıydı, çapasıydı derken zaman akıp gider.
Bir de hayvan merakı olanlarımız ise tavuk ve kaz gibi canlıları bahçesinde bulundurarak doğal ürünlerinden istifade ederler.
İşte böyle bir yaşam tarzıdır bağ evi hayatı.
Ama her şeyden önemlisi doğaya zarar vermeden tüm bunları yaşamaktır.
Doğa geleceğimizdir.
Doğayı hor kullanırsak bizden sonrakilere yaşanılacak bir hayat bırakmamış oluruz.
Ha bir de salgına dikkat.
Toplumu korumak için de üzerimize düşeni yapmalıyız.
Sağlıkla…
Hoşça kalın.
Haber/Kaynak: Şerafettin URAL